bir öğesi

bir öğesi
one element

İngilizce Sözlük Türkçe. 2010.

Игры ⚽ Поможем решить контрольную работу

Look at other dictionaries:

  • işlevcilik — is., ği 1) Toplumu, her bir ögesi belli bir işlev yapan karşılıklı bağlılıklar ve etkileşmeler düzeni olarak gören, toplumu tek başına belirleyen herhangi bir temelin bulunmadığını savunan akım, görevcilik, fonksiyonalizm 2) ruh b. Algının… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • öz — 1. is., fel. 1) Bir kimsenin benliği, kendi manevi varlığı, iç, nefis, derun, varoluş karşıtı Özünü bir yerde bırakıp sadece kalıbını gezdirmişti. H. Taner 2) Kendine, kendi kendini anlamlarında birleşik kelimeler türeten bir söz Öz eleştiri, öz… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • omurga — is. 1) Birbirleriyle eklemlendiklerinde kafatasından kuyruk sokumuna kadar uzanan bir kemik eksen oluşturan omurların bütünü, bel kemiği 2) Gemi kaburgasının aşağı taraftan bağlı bulunduğu boy ekseni doğrultusunda boydan boya geçen ana yapı ögesi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • konsol — is., Fr. console 1) Duvar kenarına yerleştirilen, üstüne ayna ve başka süs eşyası konulan, çekmeceli mobilya Mektupları götürmüş konsolun üzerine koyuyordu. T. Buğra 2) mim. Yalnız bir yanındaki dayanak tarafından taşınan, diğer bölümleri… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • siyasi parti — is. Politik hayatın en önemli ögesi olan ve belli bir siyasi görüşü temsil eden parti, siyasal parti …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • üretim güçleri — is., ç., ekon. Bir toplumdaki insan ögesi, üretim araçları, üretim deneyleri ve alışkanlıklarının bütünü …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”